www.meidling-forum.at Foren-Übersicht www.meidling-forum.at

 
 FAQFAQ   SuchenSuchen   MitgliederlisteMitgliederliste   BenutzergruppenBenutzergruppen   RegistrierenRegistrieren 
 ProfilProfil   Einloggen, um private Nachrichten zu lesenEinloggen, um private Nachrichten zu lesen   LoginLogin 

ERMITTLUNGEN WEGEN ANTISEMITISMUS
Gehe zu Seite 1, 2, 3, 4, 5  Weiter
 
Neues Thema eröffnen   Neue Antwort erstellen    www.meidling-forum.at Foren-Übersicht -> KLAGE GEGEN USER DES MEIDLING-FORUM ?
Vorheriges Thema anzeigen :: Nächstes Thema anzeigen  
Autor Nachricht
admin



Anmeldungsdatum: 22.07.2004
Beiträge: 2346

BeitragVerfasst am: Do Apr 06, 2006 6:22 pm    Titel: ERMITTLUNGEN WEGEN ANTISEMITISMUS Antworten mit Zitat

Der "Meidlinger" wurde informiert, daß Vorerhebungen begonnen haben wegen angeblicher antisemitischer und ausländerfeindlicher Parolen im Meidling-Forum, welche der "Warschauer" angezeigt hatte.

Diese Anzeige dürfte sehr interessant werden, denn es hat niemand bis jetzt klar definiert, wo Antisemitismus beginnt und was Antisemitismus tatsächlich ist. Auch der Duden gibt keinen Aufschluß und kein Sprachforscher hat bis jetzt Stellung genommen und Antisemitismus klar definiert. Die Grenzen betreffend Antisemitismus sind sehr verwaschen und alles bewegt sich in einer Grauzone ohne klarer und eindeutiger Definition. Die Antisemitismus-Keule wird in der Regel nur dann ausgepackt, wenn man jemand ans Bein pinkeln möchte, wie im Falle des "Warschauer". Jeder kennt die Sensibilität dieses heiklen Thema Antisemitismus.

Vielleicht gelingt es uns mit Hilfe des "Warschauer" eine klare und eindeutige Definition des Begriff Antisemitismus bei einem öffentlichen Verfahren von einem österreichischen Gericht zu erhalten, wer weiß ....
Nach oben
Benutzer-Profile anzeigen Private Nachricht senden E-Mail senden
gladius



Anmeldungsdatum: 21.03.2004
Beiträge: 4408
Wohnort: Famagusta

BeitragVerfasst am: Do Apr 06, 2006 6:59 pm    Titel: Antworten mit Zitat

Ich habe so das Gefühl, daß der polackische Dosendilo vulgo Warschauer, nach seiner Selbstdefinition auch "International Sales Direktor" genannt, bald einmal mit einer schwarzen Visage herumrennen wird. Die Gfrieser derartiger Gfraster verfärben sich nämlich zu diesem Farbton, wenn der Schuß nach hinten losgeht!
Und hinten herum beginnen sie zu stinken, weil sich am Ende des Verdauungstraktes was öffnet wenns vorne kracht!

hirnwix bobsch hirnwix
_________________
Das DÖW arbeitet mit einem Gemisch aus Lüge, Fälschung und Denunziation
Das DÖW erscheint in pseudowissenschaftlicher Aufmachung
Ich fordere: Der Gesinnungs-Freiheit eine Gasse
Nach oben
Benutzer-Profile anzeigen Private Nachricht senden
Gast






BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 8:27 am    Titel: Antworten mit Zitat

@Meidlinger, was macht Dich so sicher, das der "Warschauer" der Anzeigende ist?
Vielleicht weht der Wind aus einem ganz anderen Eck? Rolling Eyes Rolling Eyes

Wenn ich mir so die Einträge dieses "gladius" durchlese, muss ich sagen, Du traust Dich was, dass Du derlei Ausländerfeindliches stehen lässt!
Aber, Du wirst schon wissen, warum.. Wink
Nach oben
Dämon
Gast





BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 9:16 am    Titel: Antworten mit Zitat

Kurti Schatzerl, Temel Yolcu Apt. No.4, Magosa.
Nach oben
gladius



Anmeldungsdatum: 21.03.2004
Beiträge: 4408
Wohnort: Famagusta

BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 1:07 pm    Titel: Antworten mit Zitat

Dämon hat folgendes geschrieben:
Kurti Schatzerl, Temel Yolcu Apt. No.4, Magosa.


Ich hab nochwas herausgebracht für diesen "Dämon" der fibernd in der Deckung vor Gier wixt und heraus schleimt:
Der Kurti Schatzerl hat heute, den 12.04. um ca. 07h00 LT wie täglich üblich, nach einem ausgiebigen Bad neue weiße Unterwäsche angezogen. Nachdem er sich fertig angekleidet hatte, wurde anschließend ein reichliches Frühstück mit Wurst, Käse, weichem Ei, deutschem Schwarzbrot und Filterkaffe eingenommen. Anschließend ist er mit seinem PKW nach Nikosia, Girne und Alsancak gefahren, hat Maschinen auf ihre Funktion geprüft und fuhr dann über die Besparmak-Strasse wieder nach "Magosa".
Klar, kleiner "dämonischer" Trottel?
Wennst noch was brauchst, feiges Arschloch in der Deckung des Gastes, melde dich beim Gladius!


bobsch duel bobsch
_________________
Das DÖW arbeitet mit einem Gemisch aus Lüge, Fälschung und Denunziation
Das DÖW erscheint in pseudowissenschaftlicher Aufmachung
Ich fordere: Der Gesinnungs-Freiheit eine Gasse
Nach oben
Benutzer-Profile anzeigen Private Nachricht senden
MI-6
Gast





BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 1:45 pm    Titel: ad Schatzerl Antworten mit Zitat

gladius hat folgendes geschrieben:

Wennst noch was brauchst, feiges Arschloch in der Deckung des Gastes, melde dich beim Gladius!


Alles verfügbar Cool

D. 4/2004 Yargıtay/Hukuk 39/01
(Dava No: 937/97; Magosa)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Nevvar Nolan, Gönül Erönen, Seyit A. Bensen.

İstinaf eden: Kurti Schatzerl, Temel Yolcu Apt. No.4, Magosa
(Davacı)

-ile-

Aleyhine istinaf edilen: 1.Ahmet Gazioğlu, n/d Ahmet Mehmet
Ali Gazioğlu, Levent Sokak, No.29,
Magosa
2.A. Mehmet Gazioğlu & SONS Ltd.
Levent Sokak No.29, Magosa
(Davalılar)


A r a s ı n d a.
İstinaf eden namına:Avukat Güneş Menteş
Aleyhine istinaf edilenler namına: Avukat Fuat Veziroğlu.

Magosa Kaza Mahkemesi Başkanı Necmettin Bostancı ile Kıdemli Yargıç Çetin Veziroğlu’nun 937/97 sayılı davada 19.1.2001 tarihinde verdiği karara karşı Davacı tarafından yapılan istinaftır.

-----------------

H Ü K Ü M

Nevvar Nolan: Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Gönül Erönen okuyacaktır.


Gönül Erönen: Davacı,19.1.2000 tarihinde tadil edilmiş tafsilatlı talep takririnde, elektrik teknisyeni ve/veya mühendisi olup, içki üretimi ile iştigal ettiğini, davaya ilişkin zamanlarda Davalılarla birlikte çalıştığını ve/veya muhtelif işlerde işbirliği yaptığını, Mart 1990 tarihinde ve/veya o tarihlerde Davalılarla varılan bir mutabakat sonucu, Davalılara ait içki fabrikasının kurulması ve/veya modernize edilmesi maksadı ile geri ödemelerin en erken iki yıl sonunda yapılmaya başlanması kaydı ile, Avusturya’dan müştereken ve/veya münferiden Davalılar adına muhtelif tarihlerde ve/veya takriben 1990 ve 1991 yıllarında belli meblağlar gönderdiğini, keza 3.7.1990 tarihinde Davalıların bankası vasıtasıyle Davalılara 30,000,00ATS (Otuz bin Avusturya Şilingi), 1.9.1990’da 1,000,000.00 ATS,(bir milyon Avusturya şilingi) 11.2.1991’de 280,000.00 ATS(ikiyüzseksen bin Avusturya şilingi) transfer ettiğini,bu meblağları Akdeniz Garanti Bankasının 9514225 no’lu hesabı vasıtasıyla Davalı No.1 ve/veya Davalı No.2’nin 160001 ve/veya 170345 numaralı hesaplarına gönderdiğini,konu paraların bu hesaplar vasıtasıyla da Davalılara intikal ettiğini,bu meblağlarla ilgili olarak havale masrafı olarak toplam 18,336.00 ATS(onsekiz bin üçyüz otuzaltı bin..) ödediğini,bu meblağları temin babında mallarını rehin ve/veya ipotek verdiğini ve bu işlemler için 13,862.00 ATS (onüçbin sekizyüz altmış iki bin..) masraf ve vergi verdiğini, Davalıların tüm bu meblağları,keza kendisinin bankaya ödeyeceği faizin %2 fazlasını kendisine ödemeyi Davalıların beyan ve taahhüt ettiklerini, kendisinin bankaya %10 faiz ödediğini,bu nedenle Davalıların kendisine ödemesi gereken faiz oranının %12 olduğunu,takriben Ağustos 1996 tarihine kadar Davalılara yardımcı olduğunu, gerekli makine ve/veya ekipman tedariki için muhtelif defalar Almanya’ya seyahat ettiğini, ilişkilerinin iyi olması nedeniyle Ağustos 1996 tarihine kadar ödemeler hususunda ihtilaf çıkmadığını, Davalıların bu tarihe kadar kendisine ödemeler ve/veya harcamalar yaptıklarını, ilişkilerinin bozulduğu tarihten itibaren herhangi bir ödeme yapmadıklarını, Davalıların kendisine yaptığı ödemelerden sonra halen 1 milyon, 325bin, 697 ATS borçları bulunduğunu belirterek, işbu meblağı, faizini ve/veya zarar-ziyan ödenmesini talep etmektedir.

Davalılar ise dosyaladıkları müdafaa takrirlerinde kısaca, Davacının mühendis olduğunu ve içki üretimi ile iştigal ettiğini, ilgili zamanlarda Davalılarla birlikte çalıştığını, fabrikanın kurulması veya modernize edilmesi amacıyla, taraflar arasında bir mutabakat olduğunu,Avusturya’dan(2) yıl içinde ödenmek üzere para transferi yapıldığını, Davacının 3.7.1990 tarihinde Davalılar adına veya Davalıların bankaları vasıtasıyla takriben 30.000 ATS(otuz bin) 21.9.1990 tarihinde 1,000,000 ATS,(bir milyon..) 11.2.1991 tarihinde takriben 280,000 ATS(ikiyüz seksen bin gönderdiğini, bunun için mallarını rehin veya ipotek ettiğini,bu işlemler için vergi ve masraf yaptığını,bu parayı %2 faiz fazlası ile Davacıya ödeyeceklerini taahhüt ettiklerini red ve inkar ettikten sonra, Davacı kendileri adına yurt dışına gitmişse,tüm masraflarının kendilerince karşılandığı,Davacıya herhangi bir borçları olmadığı için, ödeme konusu ve/veya ödemede ihtilaf diye birşeyin söz konusu olamayacağını, Davacıya ödemede bulunup,sonra iş ilişkileri bozulunca, borç ödemekten vazgeçtikleri iddiasının uydurma olduğunu, Davacıya pek çok ödeme yapıp, para verdiklerini ve masraf yaptıklarını,ancak bunların herhangi bir borçla ilişkisi olmadığını, yaptıkları bu ödeme veya harcamaların tutarının, Davacının iddia ettiği miktarlardan çok fazla olduğunu,Davalı No.1’in Davacıyla takriben 1989 yılı Mart ayında tanıştığını, Davacının kendilerine talep takririnde iddia edildiği şekilde hizmet verdiğinin doğru olmadığını,ancak Davalı no.2’ye ait fabrikada bir süre çalıştığını,Davacının 1989 yılı Mart ayında Davalı
No 1’in ofisine gelerek kendisiyle görüştüğünü, bir Avusturya firmasının temsilcisi olduğunu ve/veya bu firmanın bira ürettiğini belirttiğini,Davacının bu birayı Kuzey Kıbrıs’a ithal edip satmasını önerdiğini, ancak Davalının bu öneri ile ilgilenmediğini Davacıya ifade ettiğini ,sözü edilen görüşmede, Davacının Kuzey Kıbrıs’ı çok sevdiğini, bir iş bulursa buraya yerleşmek istediğini, makine ve elektrik mühendisi olduğunu söylediğini ve Davacıya iş imkanı yaratmasını Davalı No.1’den talep ettiğini, bilahare 3-5 defa daha ziyaret ettiğini, taraflar arasında samimiyet doğduğunu, hayat hikayesini anlattığını, Davalı No.1’in bundan etkilendiğini, Davacıyı fabrikaya aldığını ve bütün masraflarını ve otel parasını da karşılamaya başladığını, zamanla dostluk ilişkisinin ilerlediğini, Davalı No.1’i ”baba” gibi görmeye başladığını ve ömür boyu Davalı No.1 ile birlikte kalıp, ona hizmet etmek istediğini söylediğini, takriben 1990 yılında Avusturya’da annesinin öldüğünü belirtmesi üzerine, Davacıya uçak bileti temin edip harçlık da vererek, Avusturya’ya gönderdiğini, Davacının ailenin bir ferdi gibi muamele gördüğünü, yatı, iaşe-ibate, giysi masraflarının kendileri tarafından karşılandığını, gününü fabrikada geçiren Davacının yeri geldikçe bazı işler de yaptığını, miras işleri için Davacının tüm masrafları karşılanarak Avusturya’ya gönderildiğini, ordan Davalı no.1’i arayarak minnettarlığını belirttikten sonra, Avusturya’daki daireyi sattığını, elde ettiği parayı Davalı 1’e hibe etmek istediğini bildirdiğini, para transferi için Davacıya hesap numarası verilmesini istediğini, Davalı No.1’in iki hesap numarası verdiğini ve Davacının 160001 numaralı hesaba önce 4,211.80 mark,(dörtbin ikiyüz onbir seksen) bilahare 142,050,00 mark(yüz kırk iki bin elli) ve 170345 numaralı hesaba 39,619.84 mark(otuzdokuz bin altıyüz ondokuz.seksen dört) hibe olarak transfer ettiğini, bu arada Davacının masraflarının karşılanmaya devam edildiğini, bu masrafların gün geçtikçe arttığını, fuzuli masraflar yapmaya başladığını, otel hayatından usanarak, bir barınak temini istediğini, bunun üzerine fabrikanın üst katında Davacı için merkezi ısıtmalı bir özel lojman inşa ettirildiğini, kaliteli eşyalarla donatıldığını, bu arada Davacıya kullanması için sıfır kilometre yeni bir araba tahsis ettiğini, Davacıyı evlendirdiğini, masrafları Davalıların karşıladığını, Davacının dinini değiştirip, müslüman olduğunu, bunun için gerekenleri yapıp yardımcı olduklarını, Davacı evlendiği zaman, evleneceği kadına hediye edeceği ziynet eşyasının bedelini, bu kadının annesinin ameliyat parasını, Davacının üvey çocuklarına aldığı hediyelerin parasını da Davalı No.1’in ödediğini, Davacı ile eşini balayına yurt dışına gönderdiğini, vatandaş olmasını sağladığını,ikinci bir ev temin edip, kiralarını ödediğini, eşyalarını döşediğini, bu arada ilk zamanlarda anlayışlı ve yumuşak davranan Davacının, zaman geçtikçe kavgacı ve geçimsiz mizacını ortaya koyup, fabrika personeli ile uyarılara aldırmayarak, olaylar yarattığını, takriben 1996 yılı içinde ve/veya Şubat ayında Almanya’da ve/veya Polonya’da iş bulduğunu beyan ederek, oraya gitmek için yardım istediğini, Davalı No.1’in Davacıyı Almanya’ya gönderdiğini ve Kıbrıs’ta kalan eşine de ödemelerde bulunduğunu, Davacının takriben 1996 Haziran’da Kıbrıs’a döndüğünü ve fabrika personeli ile kavgalar çıkardığını, Davalıları Avrupa firmalarına kötülemeye başladığını, bunun üzerine Davalı No.1’in Davacı için satın alınan daireye Davacının taşınmasını temin edip, fabrika ile ilişkisini kestiğini beyanla, davanın masraflarla reddini talep etmişlerdir.

Davanın duruşmasında, Davacı bizzat şahadet vermiş ve çevirmen tanık dahil, lehine üç tanık dinletmiştir. Davalı da bizzat şahadet verip, lehine iki tanık dinletmiştir. Bu arada Mahkemeye 46 adet emare sunulmuştur.

Taraflar Alt Mahkemedeki şahadeti sırasında talep ve savunmaları doğrultusunda şahadet sundular, keza Davalılar, Davacının iddiaları karşısında 1 Şubat 1996 tarihinde içki fabrikasının kurulmasına ilişkin orijinal borç verme anlaşması yerine, Davalılarla ev ve ofisi ömür boyu kullanma karşılığında alacağına karşılık 1 milyon şilingle iktifa etmek suretiyle bir yeni anlaşma yaptığını iddia ettiler ve ilk anlaşma ortadan kalktığından Davacının orijinal anlaşma tahtında dava açamayacağı, iddiasındadırlar.

Davanın olgularının özetle şöyle olduğu anlaşılmaktadır:-

Davacının iddialarına göre takriben Mart 1990 tarihlerinde Davacı, geri ödemeleri en erken iki yıl zarfında yani 1992 yılında yapılmaya başlanması kaydıyle Davalılara borç vermiştir. Ancak ilişkilerin iyi olması nedeniyle Davalılar 1990 ile 1991 yıllarında belli meblağları Davacıya ödedikten sonra geri ödemeler konusunda Ağustos 1996 tarihine kadar taraflar arasında ihtilaf çıkmamıştı ve o tarihe kadar Davalıların kendisine yaptığı ödemelerden sonra Davalıların hala 1,325,697 ATS (bir milyon üçyüz yirmi beş bin altıyüz doksan yedi Avusturya şilingi)borçları bulunmakta idi. Bu arada taraflar 1 Şubat 1996 tarihinde yaptıkları bir mutabakatla Davalıların Davacıya 1 milyon Avusturya şilini ödemeleri ve Davalılara ait fabrika üstünde bulunan dairenin ve ofisin ömür boyu kullanma hakkını Davacıya bahşetmeleri halinde Davacı geri kalan alacağından vazgeçecekti.

Davalıların iddialarına göre ise, Davalılar taraflar arasında bir iş ilişkisi olduğunu ve Davacının kendilerine para verdiğini kabul etmelerine karşın, bu meblağın karşılığını Davacı için yaptıkları masraflar nedeniyle ödediklerini, bu nedenle yaptıkları ödemeler Davacıya olabilecek herhangi bir borç miktarını da geçmiştir. Keza Davalıların iddilarına göre Davacı ile aralarındaki ilişki iş ilişkisinden farklı bir boyutta olup Davacı kendilerine borç değil, hibe vermiştir.

Davayı dinleyen Bidayet Mahkemesi 19/01/2001 tarihinde vermiş olduğu kararında, ikinci anlaşma sadece değişiklik mi, yoksa Davalıların iddia ettiği gibi orijinal anlaşmayı ortadan kaldıran bir iptal mi olduğunu incelerken şu görüşlere yer vermiştir :-
“Davacı bizzat şahadetinde Davalılarla 1 Şubat 1996 tarihinde orjinal anlaşma dışında yeni bir anlaşma yaptığını söylemektedir. Buna göre Davalılar Davacıya 1 milyon Avusturya şilini ödeyecekler ve Davacı daha fazlasından vazgeçecektir. Buna karşılık Davalılar Davacıya oturduğu evi ve ofisi ömür boyu kullanma hakkını bahşedecektir.
Acaba bu yeni sözleşme bir değişiklik mi yoksa orijinal anlaşmayı ortadan kaldıran bir iptal midir? Eğer bir iptalse ivazı varmıdır?
Davacının alacağının bir kısmından vazgeçmesine karşılık ömür boyu evde ve ofiste oturma biçimindeki anlaşmanın orijinal sözleşmeyi esaslı bir biçimde değişikliğe uğrattığına ya da orijinal sözleşmeyi temelden değiştirdiğine kuşku yoktur. Bunun ise bir değişiklik (variation)değil bir iptal(recession) olduğu aşikardır. Çünkü ortada orijinal sözleşmenin iptaline müncer olacak derecede bir değişiklik söz konusudur. Yeni sözleşmenin acaba ivazı varmıdır? Davacının şahadeti ışığında sözü edilen evde ve ofiste ömür boyu ikamet karşılığında Davacı alacağını 1 milyon Avusturya şilini ile sınırladığını ve bu şekilde anlaştıklarını açıkca ifade etmektedir. Bu durumda yeni bir sözleşmenin ivazının da mevcut olduğu hususunda da bir tereddüt olamaz.

Taraflar arasında Şubat 1996’da yeni bir anlaşma yapıldığı hususunda bulgu yapmamızın bu davada herhangi bir yararı olmıyacağı gibi, ileride açılması muhtemel bir davaya da müdahale anlamı taşıyacağı için bu hususla ilgili bu safhada bir bulgu yapmayı gereksiz görürüz.

Bu çerçevede Davacının talep takririni incelediğimizde Davacının şahadeti sırasında belirttiği bu sözleşme yerine iptal edilmiş orjinal sözleşmeye dayanarak dava ikame ettiği görülmektedir.Bunun ise mümkün olmadığı sarihtir. Çünkü orjinal dava sebebi iptal edildiğinden ortada dava sebebi kalmamıştır. Bu belirtilenler ve yapılan değerlendirmeler ışığında Davacının davasının reddedilmesi gerekmektedir.”


Bidayet Mahkemesi bu görüşler ışığında, Davacının davasını varolan yeni bir anlaşma ile ortadan kalkan bir önceki anlaşmaya dayandırdığı için dava sebebi bulunmadığı bulgusuna vardıktan sonra muhtemel bir istinafı göz önünde tutarak davayı incelemeye devam etti ve Davacı tarafından Davalılara aktarılan paranın, Davacının iddia ettiği gibi borç olarak mı yoksa Davalıların iddia ettiği gibi hibe olarak mı verilip verilmediğini inceledi. Bu konuda tarafların üzerlerine düşen ispat külfetini değerlendirdi. Bidayet Mahkemesi Davacının dava konusu parayı borç olarak verdiği konusunda ispat külfetini yerine getirdiği kanaatine vardıktan sonra Davalıların bu parayı hibe olarak aldıkları hususundaki iddialarını kanıtlamak üzere ispat külfetinin Davalılara geçtiğine değinerek Davalıların bu husustaki ispat külfetlerini yerine getiremedikleri görüşüne vardı.

Neticede, Bidayet Mahkemesi Davacının davasını yukarıda izah edilen teknik bir hususta başarılı olamadığı bulgusuna vararak masrafsız reddetmiştir.

Davacı bu karardan istinaf etmiştir. Davacının istinaf ihbarnamesinde dört istinaf sebebi yer almış olmakla beraber bunları aşağıda özetlediğimiz şekilde değerlendirmeye tabii tutmayı uygun gördüğümüz iki başlık altına toplamak mümkündür:
1.Taraflar arasında 1 Şubat 1996 tarihinde gerçekleşen mutabakat, orijinal anlaşmadaki ödeme şekillerini düzenleyen bir değişiklik olup bunun orijinal anlaşmayı iptal eden ve yerini alan yeni bir anlaşma olduğu hususundaki Mahkeme bulgusu yanlış ve hatalıdır.

2.Mahkeme huzurundaki tüm şahadet neticesinde taraflar arasındaki orijinal anlaşmada 01.02.1996 tarihinde meydana gelen değişikliğin taraflar arasındaki orijinal anlaşmadaki ödemelerin bir düzene bağlanması veya kısmı bir değişiklik olduğu orijinal anlaşmayı ortadan kaldıran bir değişiklik olmadığı konusunda bulguya varmaması nedeniyle Bidayet Mahkemesi kararı hatalıdır.

Bidayet Mahkemesi yapılan iddialar karşısında özetle,
1 Şubat 1996 tarihinde Davacının daire ve ofisi ömür boyu kullanma karşılığında alacağını 1 milyon şilingle sınırlandırması hususunun taraflar arasında olan orijinal anlaşmaya esaslı bir değişiklik teşkil ettiğini, bunun da değişiklik (variation)değil, iptal(recission) niteliğinde olduğuna kanaat getirdi ve davanın reddedilmesi gerektiği neticesine vardı. Ancak Davacının davasını kabul etmiş olsaydı Davacı tarafından Davalılara verilen paranın borç olduğu konusunda ispat külfetini yerine getirmiş olduğu bulgusuna da vardı.

Acaba Bidayet Mahkemesinin görüşleri doğrultusunda orijinal anlaşma gerçekten iptal(rescinded)edilmiş miydi? İptal etme niyeti varmıydı?

Davacının davasında başarılı olamıyacağı görüşüne vardıktan sonra muhtemel bir istinafı göz önünde tutarak olguları inceleyen Bidayet Mahkemesi, taraflar arasındaki ilişkinin bir borç-alacak ilişkisi olduğu hususunda bulgu yapmıştır. İstinaf konusu yapılmadığı cihetle bu bulgu geçerli bir bulgu olarak önümüzde durmaktadır.

Bidayet Mahkemesi, Davacının Davalılara vermiş olduğu paraların hibe olduğu hususundaki ispat külfetini Davalıların yerine getirmediği hususunda da bir bulgusu vardır. Bu da bir istinafla konu edilmemiştir. Dolayısıyle Davacının Davalılara verdiği paraların hibe olduğu hususunda Davalıların ispat külfetini yerine getirmedikleri kabul edilmelidir.
Bu durumda ilgili tarihlerde Davacının Davalılardan bir alacağının mevcut olduğu ve bu alacağının tatmin edilmediği kabul edilmelidir.

Huzurumuzdaki istinafa konu olgulara bakıldığı ve sunulan şahadet incelendiği zaman Davacı bu alacağına karşılık 1,325,697ATS talep ettiğini, daha sonra ise daire ve ofiste ömür boyu ikamet etmesi karşılığında bu alacak hakkını 1 milyon şiligle sınırlandırılmasını kabul ettiğini görüyoruz. Başka bir ifadeyle, alacağı olan 1,325,697.ATS’ye karşılık Davacı, 1 milyon şiline ek olarak Davalılar ile daire ve ofiste ömür boyu ikamet etme hususunda anlaştığını, bu yüzden alacağının geriye kalan kısmının tatmin olacağını kabul etmiştir.

Bu durumda, her ne kadar da ikinci bir anlaşmanın varlığından söz etsek de bu husustaki anlaşma, Bidayet Mahkemesinin bulguları doğrultusunda taraflar arasındaki
esas orijinal anlaşmayı, yani orijinal borç ilişkisini ve bu anlaşma tahtındaki Davacının haklarını sona erdirip, yerine yeni bir anlaşmanın geldiğini gösterir nitelikte olduğu söylenemez. Orijinal borç ilişkisi tahtında Davacının alacağı halen baki olduğu nedeniyle taraflar Şubat 1996 da ikinci bir anlaşmaya varmıştır ve bu ikinci anlaşma orijinal anlaşmadaki alacağın nasıl gerçekleşeceğine yönelik yapılan bir anlaşmadır. Bu husus davaya has olgulardan ve Bidayet Mahkemesi huzurundaki şahadetten neşet eden sarih bir husustur.

Bidayet Mahkemesi kararında yasal durumu incelemeye tabii tutmuş ve özetle, tarafların Şubat 1996 da vardıkları borcun ödeme şekli anlaşmasının orijinal anlaşmayı ortadan kaldıran ve yerine yeni bir anlaşma yaratan bir anlaşma olduğu, keza, Davacının bu yeni anlaşmanın gerisine gidemiyeceğini, Davacının sadece bu yeni anlaşma tahtında dava açma hakkı olabileceği nedeniyle, orijinal anlaşma tahtında dava hakkı artık bulunmadığı ancak istinaf konusu davasını orijinal anlaşmaya dayandırdığı noktasından hareket ederek, Davacının davasını red etmiştir.

Yukarıda değindiğimiz gibi, Davacının da varlığını kabul ettiği ikinci anlaşma, orijinal anlaşmayı ortadan kaldırmadan sadece ödeme şeklindeki şartlarda değişiklik veya ödemenin bir kısmından anlaşma ile sarfınazar edilmesine ve Davacının alacağını tatmin etmeye yönelik bir anlaşmadır. Neticede Davacı orijinal anlaşma tahtında öngörülen ödeme şeklinde ısrar etmemiştir. Bu ikinci anlaşma ile orijinal anlaşmanın yerine getirilmesinde, değişik bir ödeme şekli amaçlandığına göre, ikinci anlaşmanın orijinal anlaşmayı tamamen ortadan kaldıran (rescission)ve taraflar arasında yeni bir borç ilişkisine dönüştüren bir anlaşmadan bahsedilemez. Bu durumda borç ilişkisi ortadan kalkmadığına göre, orijinal anlaşma tahtında Davacının hakları elinden alınmamıştır ve halen devam etmektedir. Dolayısıyle Bidayet Mahkemesinin bu konudaki bulgusu hatalıdır.

Davacı tafsilatlı talep takririnde ve şahadetinde, taraflar arasındaki orijinal borç ilişkisi tahtındaki ödemelerin Ağustos 1996 tarihine kadar devam ettiğini ve Davalılar tarafından yapılan “ödemeler veya harcamalar”(ki bunlar arasında tafsilatlı talep takririnin 4(d)paragrafında belirtilen ve Davalılar tarafından ödenen 28000 sterlinglik Davacı adına kaydedilen dava konusu olmayan bir evi de kapsamaktadır) düşüldükten sonra, geriye 1 milyon üçyüz yirmi beş bin altı yüz doksan yedi bin avusturya şilin alacağı olduğunu iddia etmekte ve bu meblağı talep etmektedir.

Halsbury’s Laws of England 4th ed. Vol 9(1) at page 764 Para 1024:-
“Whether the parties intended to rescind or vary is to be determined in the light of all circumstances of the case;but the parties will be presumed to have intended to rescind the old contract and to have substituted a new one wherever the new agreement is inconsistent with the orijinal to an extent which goes to the very root of it.”

Gerek dava ile ilgili olgular gerekse Bidayet Mahkemesi bulgularına bakıldığında ne Davacı ne de Davalıların hiç bir zaman orijinal anlaşma tahtındaki sorumluluklarını ortadan kaldırmak niyetinde olmadığı anlaşılmaktadır. Davalılar ödemelerine devam etmekle ve Davacıyı ilgili daireye yerleştirmekle her iki tarafın da borç ilişkisini sona erdirme niyeti olmadığı görülmektedir. Taraflar arasında Şubat 1996 da varılan ödeme şekline ilişkin mutabakatın yeni bir anlaşmaya ivaz oluşturduğu söylenebilse bile Şubat 1996 dan sonra meydana gelen yeni ödeme şekli, esasa müteallik değildir ve esas borç ilişkisini ortadan kaldırmadan sadece orijinal anlaşma tahtındaki alacağın geri ödenmesini gerçekleştirmek için bir ödeme yöntem ve şeklini belirleyen aranjman niteliğinde bir anlaşmadır ve tarafların müşterek rızasıyle yapılmıştır. Ayni şekilde Davacı alacağından hiç bir zaman vaz geçmediği gibi taraflar arasındaki esas borç ilişkisinin Şubat 1996 tarihinden sonraki dönemde de devam ettiğini göstermektedir.

H.L.(E) 1992. British and Beningtons,LTD. V. N.W. Cachar Tea Co. and Others.1923 L.R.,48,at page 68 davasında yazılı anlaşmalarda yapılan sözlü değişikliklerle ilgili şöyle demektedir:-
“The change does not go to the very root of the orijinal contracts nor is it inconsistent with them: it merely varied the written contract by parol,the situation of the parties is being otherwise unchanged therefore, think that the agreement....has no effect on the orijinal contracts....and not having superseded the orijinal contracts. ..................
It was, however argued before your Lordships that, even so, the old contracts were discharged because a varied contract is not the old contract,and as you cannot have a new and varied contract and an old and unvaried contract regulating the same thing at the same time, the old contract, like other old things, must be disregarded. As a matter of formal logic, this may possibly be so but such was not the view taken by this House in Morris v. Baron(1) since, if their Lordships had thought that any variation whatever would make a new contract and discharge the old one, they would have said so expressly and would not have dealt with the extent and completeness of the changes, as they did........but the discharge of the old contract must depend on intention tested in the manner settled in Morris v. Baron & Co.”

Bir başka ifadeyle, Bidayet Mahkemesi huzurundaki olgular, taraflar arasındaki Şubat 1996 tarihli yeni mutabakatın, sadece orijinal ödeme şeklinde taraflar arasında anlaşarak varılan bir değişiklik (consensual variation) olduğunu göstermektedir.
“A consensual variation is where the parties to a contract agree in a subsequent simple contract to vary its terms as between the parties to the orijinal contract by way of a second contract.”
-Halburys Laws of England 4th ed. Vol 9(1) Para 1019)

Huzurumuzdaki meselede esas anlaşmanın yazılı anlaşma olmadığı gerçeği karşısında Bidayet Mahkemesi farklı ve eskiyi ortadan kaldıran ikinci anlaşmanın olduğu görüşüne varmadan tarafların niyetleri konusunda daha titiz olması gerekirdi. Davacı bu konuda şahadetinin bir kısmında şöyle şahadet vermiştir.(Mavi 83) :-
.....................
“S. Bu anlaşma ne içeriyordu, ne idi anlaşmanız?
C.Kendisinden alacağıma karşılık nakit olarak bir milyon
şilin ödeyecekti ve evi ve ofisini ömür boyu
kullanacaktım. Bedel ödemeden.
S. Bu anlaşma bundan ibaret midir yoksa başka üçretlerin
de var mıdır anlaşmanız tam bu muydu?
C. Almanca olarak ajandamdadır 1.2.96’da yazdığımı
ingilizce olarak tercüme ediyorum.Ahmet ile yaptığımız
toplantı bir milyon şilin üzerinde anlaşmaya vardık.
Üzerinde anlaşmaya bilahare vereceğimiz ekstra faiz nakit
olarak 10 milyon TL. Nakit aldım.
S. Anlaşma ne idi onu söyle
C. Ajandama yazılı olanları vereyim. Daire beleş Mağusa
içerisindeki ev bana kalacak, Araba beleş olarak.
Elektrik saati satın alınacak. Gelen hafta Viyana’ya uçuş.
Cumartesi Avusturya yolları ile Viyana’ya uçuş ve hafta
sonu dönüş. Elektrik saatini Avusturyadan satın almam
gerekir, ofise de bir tane. Bütün odalar benim için
hayatım boyunca bunun tapu dairesinde teyidi,
konuştuklarımız bunlardır.
S. Anlaşmanız budur?
C. Bunun için kendisine ben şeyleri veriyordum bedel
olarak kendisine 1.961.332.83 bir milyondan üstünü
bırakıyordum.
S. Yani bir milyonun üzerinden fazlasını istemeyecektin.
C. Eğer anlaşmadaki bana verilecek olanı almış olsaydım.”
.....................

Bu son mutabakatın taraflar arasındaki orijinal anlaşmanın köküne inen ve onu ortadan kaldıran esasa müteallik bir değişiklik olmadığı görüşündeyiz. Şubat 1996’daki mutabakat, taraflar arasındaki esas borç ilişkisini sona erdirmek veya herhangi bir şekilde mezkur anlaşmayı iptal etmek niyetiyle yapılan bir anlaşma veya mutabakat değildir. (Ayrıca Bak Morris v. Baron 1918 L.R. 1)

Davacının da şahadetinde kabul ettiği gibi,taraflar arasında meydana gelen yeni ödeme şekline ilişkin anlaşma neticesinde,Davalılar orijinal anlaşma tahtındaki borçlarına mahsuben değişik şekillerde ödemeye gittiler ve Davacıda şahadetinde belirtiği gibi bu ödemeler ve de borcuna mahsuben Davalılar tarafından yapılan harcamalar, tadil edilmiş talep takririnde belirttiği şekilde alacağından düşüldükten sonraki taleplerini içermektedir. Bu meselede değişik ödeme şekli, Davacının orijinal anlaşmadaki hukuki haklarından vazgeçtiği veya ortadan kalktığı nitelikte yorumlanamaz.

Tüm bu görüşlerimiz neticesinde Bidayet Mahkemesinin bu davaya has olgular çerçevesinde ikinci anlaşmanın birinci anlaşmayı ortadan kaldırdığına yani iptal(rescind)ettiğine dair görüş ve bulgusu, hatalıdır.

Son olarak şu hususu da belirtmekte fayda vardır.Bidayet Mahkemesinin Davalıların Davacıya borçları bulunduğu konusunda bulguya vardıktan sonra Davacının faiz talebiyle ilgili olarak herhangi bir görüş beyan etmemesi bir hata ve eksikliktir. Yukarıdaki görüşlerimiz ve istinafın kabul edildiği noktasından hareket ederek adaletin tecellisi açısından bu eksikliği gidermemiz gerekmektedir.

Davacı şahadetinin bir kısmında verdiği paraya karşılık Davalıların faiz ödemeyi de taahhüt ettiklerini,6 Ağustos 1996 tarihinden itibaren herhangi bir ödeme yapmadıklarını,keza ilgili tarihlerde 1,700,000 ATS artı faiz alacağı bulunduğunu,bu rakamın muhasebeci vasıtasıyle hesaplandığını
ve talep ettiği meblağın ise ödenen ve kendisine Davalılar tarafından yapılan harcamalar çıkarıldıktan sonra kalan meblağ olduğunu söylemiştir. Davacı talep takririnde faiz oranının %12 olduğunu ileri sürmekte ve %12 faiz talep etmektedir. Ancak sunulan şahadet Davalıların faiz ödemeyi kabul ettiklerini ortaya koymasına rağmen uyuşulmuş faiz oranının %12 olduğunu kanıtlamaktan uzaktır. Keza tadil edilmiş talep takririnin 4.paragrafının son cümlesinde yer alan 36bin 239.26 ATS faiz veya zarar ziyanla ilgili belirtmiş olduğu hususun kanıtlandığı veya şahadetle yeterince desteklendiği görüşünde de değiliz. Bu konu ile ilintili olarak tesbit edilebilen yegane husus ise taraflar arasında meydana gelen ciddi ihtilaf nedeniyle, Ağustos 1996 dan itibaren Davalılar tarafından Davacıya ödeme yapılmamasıdır. Bu nedenlerle Davacıya 1milyon,325bin,697 ATS (Avusturya şilingi) üzerinden yasal faizin ödenmesi ve bu faizin Ağustos 1996 tarihinden itibaren uygulanmaya başlamasının adil ve yerinde olacağı görüşündeyiz.

Neticede, yapılan istinaf kabul edilir. Bidayet Mahkemesinin 19/01/2001 tarihli kararı iptal edilerek Davacı leyhine Davalılar aleyhine müstereken ve münferiden 1milyon,325bin,697 ATS (Avusturya şilingi)ile bu meblağ üzerinden 31/8/1996 tarihinden itibaren yasal faiz ve dava masrafların ödenmesine hüküm ve emir verilir.

İşbu istinaf masraflarını, Mahkeme Mukayyidi tarafından takdir edildikten sonra Davalılar Davacıya ödeyecektir.




Nevvar Nolan Gönül Erönen Seyit A. Bensen
Yargıç Yargıç Yargıç


16 Mart, 2004
Code:
Nach oben
gladius



Anmeldungsdatum: 21.03.2004
Beiträge: 4408
Wohnort: Famagusta

BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 1:58 pm    Titel: Antworten mit Zitat

Und wennst dann noch dazu schreibtst, du Affenschädel in der angenommen Tracht des MI6 in der Deckung des "Gastes", daß ich den Zivilprozeß gewonnen habe, dann könnte man meinen, daß du nicht nur abgeschrieben, sondern auch verstanden hast, was da auf Türkisch steht!
Wir werden aber nachschauen lassen, wer so einem feigen Drecksack diese Dokumente widerrechtlich zugänglich gemacht hat. Und dann Gnade dir Gott, du linke Figur!

skull Mr. Green skull
_________________
Das DÖW arbeitet mit einem Gemisch aus Lüge, Fälschung und Denunziation
Das DÖW erscheint in pseudowissenschaftlicher Aufmachung
Ich fordere: Der Gesinnungs-Freiheit eine Gasse
Nach oben
Benutzer-Profile anzeigen Private Nachricht senden
MI-6
Gast





BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 2:10 pm    Titel: Gladius=Kurti Schatzerl Antworten mit Zitat

gladius hat folgendes geschrieben:

Wir werden aber nachschauen lassen, wer so einem feigen Drecksack diese Dokumente widerrechtlich zugänglich gemacht hat. Und dann Gnade dir Gott, du linke Figur!

skull Mr. Green skull



1) Reg' dich nicht auf, schlecht für deinen Blutdruck.

2) Schön, daß die Kollegen vom landesamt für Verfassungsschutz jetzt von Gladius selbst mitgeteilt bekamen, daß hinter diesem Pseudonym die natürliche Person Kurti Schatzerl steckt.
Danke dafür Laughing Laughing Laughing

3) Braucht der Meidlinger gar nichts mehr sagen.

4) Wer ist wir? Laughing

5) DU glaubst an Gott? Laughing Laughing Laughing Laughing


Und da der nächste Schwung:

Yargıtay/Hukuk 39/01
(Dava No:937/97; Magosa)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti: Nevvar Nolan, Gönül Erönen, Seyit A. Bensen.

İstinaf eden: Kurti Schatzerl, Temel Yolcu Apt. No.4, Magosa
(Davacı)

-ile-

Aleyhine istinaf edilen: 1.Ahmet Gazioğlu, n/d Ahmet Mehmet
Ali Gazioğlu, Levent Sokak, No.29,
Magosa
2.A. Mehmet Gazioğlu & SONS Ltd.
Levent Sokak No.29, Magosa
(Davalılar)
A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına:Avukat Güneş Menteş
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Orhan Zihni Bilgehan

14.4.2004 tarihinde dosyalanan istida hakkında

K A R A R

Nevvar Nolan: Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Gönül Erönen okuyacaktır.

Gönül Erönen: Yargıtay Hukuk 39/01 sayılı istinaftaki karar, 16.3.2004 tarihinde okunup, açıklanmıştır (Dağıtım 4/2004). Mesele ile ilintili olgusal ve hukuksal husus ve görüşler Yargıtay’ın esas kararında yer aldığı c ihetle burada tekrarlamayı gereksiz görmekteyiz.

Yargıtay’ın konu ile ilgili esas kararı neticesinde, yapılan istinaf kabul edilerek Bidayet Mahkemesinin Davacının davasını ispat külfetini yerine getirmediği nedeniyle ret eden 19.1.2001 tarihli kararı, iptal edilmiştir. Bunun neticesinde Yargıtay, Davacı lehine Davalılar aleyhine müştereken ve münferiden 1.325.697ATS(avusturya şilini) bu meblağ üzerinden 31.8.1996 tarihinden itibaren yasal faiz ve dava masraflarının ödenmesine hüküm ve emir vermiştir.

Aleyhine İstinaf Edilen Davalılar, Hukuk Usulü Nizamatları E.48(1)(2); E.25(6); E.8 ve Mahkemenin genel yetkilerine dayanarak (inherent jurisdiction)işbu istida ile Yüksek Mahkeme tarafından (a)Davacı lehine ve Davalılar aleyhine Avusturya Şilini olarak hükmedilen 1,325.697 rakamının kaldırılması ve yerine 339.336 şilin rakamının konması,(b)yukarıda belirtilen 339.336 şilin üzerinden Mahkemece emredilen ve oranı belli olmayan ve/veya Mahkemece adil şekilde saptanması gereken yasal faiz uygulanması,(c) belirtilen faizin Ağustos 1996 tarihi yerine 1.6.1997 tarihinden başlatılması,(d) herhangi bir oranda yasal faiz uygulanacağı konusunda Mahkemece bir karar verilmesi,(e)Mahkemenin uygun göreceği herhangi bir emir vermesine, alternatif olarak ise (f)(Mahkemece uygun bulunduğu takdirde) ilgili davanın yeniden dinlenmek üzere Alt Mahkemeye iadesini, talep etmiştir.

İstidanın 26.10.2004 tarihinde üçlü heyet tarafından dinlenmesi sırasında Aleyhine İstinaf Edilen Davalı Müstediler,istidanın(d),(e),(f),altındaki taleplerini geri çektiler.

Aleyhine İstinaf Edilen Davalı Müstedi avukatı, Mahkemenin, mevcut içtihat kararları doğrultusunda kararında belirtilen hususlarda gerçek niyetine açıklık getirmek için, gözden kaçmış olabilecek veya hatalı geçirilmiş hususlarda kararının herhangi bir kısmını düzeltmesinin mümkün olduğunu ileri sürmektedir. Keza, Mahkemenin E.25 N.(6) altında verdiği bir hüküm veya emirdeki yazı hatalarının veya kazaen yer alan yanlışlık veya eksikliklerini düzeltmeye yetkisi olduğunu ayrıca vermiş olduğu hükme açıklık getirip mahkemenin esas niyet ve kastettiği manaya kavuşturmak amacıyle konu hükmü tadil edip düzeltmek doğal yetkisine sahip olduğunu belirten Aleyhine İstinaf Edilen Davalı Müstediler avukatı,özetle, bu istidayı yapmaya hakkı bulunduğunu ve Mahkemenin 16.3.2004 tarihinde vermiş olduğu hükmün faizlerle ilgili kısmının değiştirilmesi gerektiği hususunda Mahkemeye beyanda bulunmuştur.

İstinaf Eden Davacı Müstedaaleyh avukatı ise Aleyhine İstinaf Edilen Davalı Müstedi avukatının beyan etmiş olduğu hususların ancak İngiltere’de uygulanabileceğini beyan etmiştir. Emir 25 nizam 6 altında yapılacak olan tadilatların ancak “clerical error” olması halinde yapılabileceğini, E.25 N.6’nın İngiltere’de muadili olan E.28 N.11 altında bu konudaki prensip ve uygulamaların farklı olduğunu ileri sürmüştür.

İstinaf Eden Davacı Müstedaaleyh avukatı iddialarına devamla, KKTC’deki hukuk sisteminde ve/veya geçerli olan usulde imzalanıp imzalanmadığına bakılmaksızın, Yüksek Mahkeme tarafından okunduktan sonra bir hükmün değiştirilmesinin mümkün olmadığını ileri sürmüştür. Bir başka deyişle Davacı/Müstedaaleyh avukatına göre karar Yüksek Mahkemece okunduktan sonra tamamlanmış demektir, imzalanması ise bir formaliteden öteye geçmemektedir. İngiltere’deki prensip, bu prensibe yakın olmakla beraber İngiltere’de bir karara yapılmak istenen tadilatın kararın köküne veya esasına girmemesi gerekir ve ilgili karar okunmasına rağmen,imzalanıp tamamlanmasından önce böyle bir kararda düzeltme yapılması mümkündür.

İstinaf Eden Davacı Müstedaaleyh avukatı,Mahkemenin 16.4.2004 tarihinde vermiş olduğu kararda yaptığı saptamalarla yeterli derecede niyetini ortaya koyduğunu,hatta kararın icraya kadar gitmiş olduğu gerçeği karşısında ilgili kararın kesinleşip bitmiş olduğunu,gözden kaçmış olabilecek herhangi bir husus içermediğini,beyan etmiştir. Özetle, İstinaf Eden Davacı Müstedaaleyh avukatı,kararın açık ve sarih olduğunu iddia ederek değiştirilemeyeceği görüşünü beyan etmiştir.

Aleyhine İstinaf Edilen Davalı Müstedi Avukatı bu beyana karşılık İngiltere’deki içtihadi kararların KKTC hukuk sisteminde bağlayıcı niteliği veya ilgisi olmadığını,konu karardaki faiz ile ilgili olarak belirtilen hususların bazı hatalar içerdiğini ve bu hususların Mahkemenin gözünden kaçmış olan hususlar olduğunu,bu nedenle söz konusu kararın Mahkemenin gerçek niyetini,gerçek düşüncesini veya serdetmeyi tasarladığı esas kelime,niyet ve düşünceyi serdetmediği için doğal yetkileri çerçevesinde konu kararın düzeltilebileceği iddiasında ısrar etmiştir.

Yargıtayın bu istida konusu kararın faiz ile ilgili görüşleri 16.03.2004 tarihli hükmünün 15. sayfasında yer almaktadır.

Huzurumuzdaki bu meselede, Yargıtay olarak oturum yapan Yüksek Mahkemenin kararında bazı hususların Mahkemenin gözünden kaçtığı ve bu nedenle Mahkemenin faizle ilgili gerçek niyetini ortaya koymadığı cihetle değiştirmesi, istenmektedir. Yukarıda yazılanları özetlemek gerekirse, Aleyhine İstinaf Edilen Davalı Müstedi avukatı, gözden kaçırılan ve kazaen eksik bırakılan hususlar için Emir 25 nizam 6 altında, Mahkemenin gerçek niyetini ortaya koymadığı noktasından hareketle doğal yetkisini(inherent jurisdiction) kullanarak 16.03.2004 tarihli kararını değiştirebileceğini, ileri sürmektedir.

İstisnai durum olarak nitelendirdiğimiz bu talep ile ilgili esaslı bir inceleme yapma gereğini duyduk.

KKTC hukuk sistemindeki tadilatlarla ilgili prensipler HMU Emir 25 de düzenlenmektedir. Emir 25’in Yüksek Mahkeme tarafından yapılabilen tadilatları da kapsadığını düzenleyen kural ise Emir 35 nizam 8 de yer almaktadır.

Mahkeme hükümlerinin tadilatı ile ilgili Emir 25 nizam 6’nın ilgili bölümü aynen şöyledir:
“Clerical mistakes in judgments or orders,or errors arising therein from any accidental slip or omission, may at any time be corrected by the Court or a Judge on application without an appeal.”(underline supplied)

Bu nizamatın İngiltere'deki muadili Emir 28 nizam 11 dir. 1964 Annual Practice de ise sözkonusu madde Emir 20 nizam 11 olarak geçmektedir ve hemen hemen KKTC’deki nizmatla ayni kelimelerle ifade edilmektedir.
(Bu konuda bak :- In Re Harrisons Share under A Settlement 1955 Ch. 272 at pp 275-277;Ex p Hookey-In Re Risca Coal and Iron Co (1862) 4 De G. F.&J 456; Re St Nazaire Co 1879 12 Ch.D. 88; Varty(Inspector of Taxes)v.British South Africa Co.1964 2 All E.R.975 at p.977; ve Yargıtay/Hukuk 17/77)

Re Harrisons Share under A Settlement 1955 Ch. 272 kararında Risca davasına sayfa 279 da atıfta bulunurken, Jenkins L.J.şöyle demiştir:-
“It must be remembered,however,that the only decision in the case was that for the purpose of computing time allowed for appealing,an order was ‘made’ at the time when it was pronounced,and although the Lord Chancelllor based his conclusions on the principle that an order took effect from the date of its pronouncement,and was at pains to point out that in an ideal system every order would be completed on the spot, it does not seem to us to involve the proposition contended for,that after the words have passed his lips,and before the order is perfected,a judge who has in his belief delievered and erroneous judgement, has not power to recall it.”

İngilteredeki uygulamada, tadil edilmelerle ilgili istisnai hallere girmemesi halinde,bir karar okunduktan sonra imzalanıp kaydolunmadan tamamlanmış (completed) sayılmaz ve düzeltilmesi mümkündür.

Huzurumuzdaki meselede istida konusu yapılan karar, okunmuş, imzalanmış, kaydedilmiş, yayınlanmış ve hatta icraya kadar gitmiş olan bir karardır. Dolayısıyle İngiltere’deki prensipler nezdinde dahi “tamamlanmış” addedilen bir karar sayılmakta ve bu hali ile herhangi bir şekilde tadilatı veya düzeltilmesi söz konusu edilemeyen bir karardır. İngiltere’de ne gibi hallerde kararların değiştirebileceği ve tadilatın ne zaman sözkonusu olabileceğine bu kararımıza ışık tutması açısından bakmakta fayda var.

Thynne v. Thynne 1955 3 All E.R.129 sayfa 145-146 da hangi istisnai hallerde Mahkeme kararının değiştirilebileceği prensipleri serdedilmektedir.
“Without in any way purporting to categorise and certainly without indicating any limits,a few illustrations in regard to the court’s powers may be mentioned.If there is some clerical mistake in a judgment or order which is drawn up there can be correction under the powers given by R.S.C., Ord.28, r.11,and also under the powers which are inherent in the jurisdiction of the court. If there is some error in a judgment or order which arises from any accidental slip or omission,there may be correction both under Ord. 28, r.11, and under the court’s inherent powers. If the meaning and intention of the court is not expressed in its judgment or order then there may be variation.”
(Bak ayrıca sayfa 146 “I” bölümünde de Morris L.J.)

Halbury’s Laws of England 3rd Edition Vol 22 sayfa 786 para 1666’da şöyle denmektedir:



“A judgment or order will not be varied,however,when it correctly represents what the court decided and where the court itself was wrong, nor can the operative and substantive part of the judgment be varied and a different form substituted.”

(Bak ayrıca Ainsworth v. Wilding 1896 1 Ch.673; Duchin v.Swanage 1954 2 All E.R.817).

Konumuza ışık tutmak açısından incelenen Güney Kıbrıs’taki kararların durumu ile ilgili olarak ise Stelios Orphanides v Vyron Michaelides 1968 C.L.R.295 davasında Yargıç Triantafyllides sayfa 302-303 de şöyle demektedir:
“The practice in Cyprus regarding delivery of reserved judgments on appeal is radically different from the practice regarding oral judgments in England. In each case where judgment has been reserved in Cyprus, such judgment is prepared and printed finally, and, as soon as it has been read in open Court, it is signed by the judges who have delivered it, and the original thereof is filed as a matter of record in the official Court file (as it has been done in this case on the 15th December, 1967); and copies are given out at once, there and then, to the parties in the appeal, as, again, it has been done in the present case.
We are of the view, therefore, that looking at the essence of things, and not losing sight of it through procedural technicalities, the position in Cyprus, in relation to a reserved judgment is that such judgment is completed and perfected(just as it happens in England when an orally pronounced judgment is drawn up and entered) when it is delivered, signed and filed, and whatever there remains to be done by way of formally entering it, on the application of a party, is not necessary for its completion or perfection, but it may well be a formality necessary for other purposes.
Therefore, once, in Cyprus, a judgment has been delivered, signed and filed, there can be no possibility for the Court which has delivered it to rehear argument and to change it, or set it aside, except, of course, to the extent to which it has, always, been possible to correct an error in a judgment under the provisions of Order 25, rule 6 (which is known as the “slip” rule and corresponds to Order 20 rule 11 of the Rules of the Supreme Court in England), and under the inherent jurisdiction of the Court.”


Anlaşılacağı üzere,Güney Kıbrıs’ta olduğu gibi KKTC’de kabul edilen uygulamada ilk nazarda Mahkemece okunmuş bir karar “tamamlanmış” bir karar sayılmakta ve değiştirilememektedir. Meğer ki HMU Emir 25 nizam 6 altında “Kitabet(yazı)hataları, veya kazaen unutulan veya eksik bırakılan yanlışlıklar” içeren bir hüküm veya emir olsun (clerical mistake,or error arising from any accidental slip or ommission). Mevzuat ve uygulama bu doğrultudadır.

Yukarıdaki içtihatlardan da görülebileceği gibi, doğal yetkisini kullanan herhangi bir Mahkeme, hükmü ancak Mahkemenin gerçek ve arzu ettiği niyetini göstermediği,bir başka deyişle sadece gerçek kararını yansıtmadığı takdirde değiştirilebileceği (variation) durumlar için varittir. Mahkeme gerçek niyetini sarahaten açıkladığı takdirde, karar değiştirilemez. Nitekim,mevcut yasal durum ve otoriteler,bir Mahkeme yanlış (wrong) karar verdiği durumlarda da herhangi bir değişiklik yapılmasını mümkün kılmamaktadır. Bunun aksini savunmak veya uygulamak yargılama sistemini vahim bir sürece sokma riski taşır ve hukukun üstünlüğünü savunan Mahkemeleri ve yargıyı zedeler veya zayıflatır. Ayni nedenle, arzu edilmeyen sonuçlar doğması da muhtemel olur.

Yukarıda belirtilen görüş ve otoriteleri huzurumuzdaki meseleye uygulamış bulunuyoruz. Yargıtay bu istida konusu kararında, Bidayet Mahkemesinin Davacının faiz talebiyle ilgili olarak herhangi bir görüş beyan etmemesini bir hata ve eksiklik olarak kabul etmiş,sunulan şahadetin Davalıların faiz ödemeyi kabul ettikleri hususunu ortaya koyduğunu ancak buna rağmen uyuşulmuş faiz oranının %12 olduğu hususunu kanıtlamaktan uzak olduğunu, açıklamıştır. Yargıtay bu ve serdettiği diğer görüşleri çerçevesinde istinafın kabul edildiği noktasından hareket ederek adaletin tecellisi açısından bu eksikliği gidermeyi uygun görmüştür. Bidayet Mahkemesi nezdinde bulunan şahadet ışığında yaptığı değerlendirmede, kararda bahsi geçen miktarda ve şekilde faiz ödenmesi gerektiği sonucuna varırken,Yargıtayın bu husustaki kararında HMU Emir 25 nizam 6 altında kitabet(yazı)hataları bulunduğu (clerical mistakes), gerçek niyetini ortaya koymayan bir karar açıkladığı veya kararının, kazaen unutulan veya kazaen eksik bırakılan yanlışlıklar içerdiği(accidental slip or omission), görülmemektedir. Tüm bu nedenlerden ötürü de herhangi bir şekilde değiştirilmesi mümkün değildir.

Yukarıdakiler ışığında, Aleyhine İstinaf Edilen Davalı/Müstedi istidasında başarılı olmamıştır.

Neticede, istida ret ve iptal edilir.

İstidanın özelliğini göz önünde tutarak masraflarla ilgili herhangi bir emir verilmez.




Nevvar Nolan Gönül Erönen Seyit A. Bensen
Yargıç Yargıç Yargıç


18 Mart, 2005
Nach oben
FuManChu



Anmeldungsdatum: 06.02.2006
Beiträge: 209
Wohnort: Asien

BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 2:23 pm    Titel: Antworten mit Zitat

Und was steht da?
Die wenigsten hiel können tülkisch.
Mad Mad Mad
_________________
Ich, Dr. Fu Man Chu!
Nach oben
Benutzer-Profile anzeigen Private Nachricht senden
MI-6
Gast





BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 2:29 pm    Titel: Gladius=Kurti Schatzerl Antworten mit Zitat

Und zur Visualisierung Laughing Laughing
damit es die Kollegen vom Verfassungsschutz einfacher haben








Links die leichtgläubig-naive Restarits, recht mit kurzer Hose, Halbschuhen und Prolo-Hemd und Prolo-Sockerln der Herr meidlinger, und in der Mitte........ Laughing Laughing Laughing Laughing Laughing
Nach oben
gladius



Anmeldungsdatum: 21.03.2004
Beiträge: 4408
Wohnort: Famagusta

BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 3:38 pm    Titel: Re: Gladius=Kurti Schatzerl Antworten mit Zitat

MI-6 hat folgendes geschrieben:
Und zur Visualisierung Laughing Laughing
damit es die Kollegen vom Verfassungsschutz einfacher haben








Links die leichtgläubig-naive Restarits, recht mit kurzer Hose, Halbschuhen und Prolo-Hemd und Prolo-Sockerln der Herr meidlinger, und in der Mitte........ Laughing Laughing Laughing Laughing Laughing


Und in der Mitte, du in der Deckung des Gastes fibernder hochstapelnder und schleimscheißender Hihi-Agent.........

KEIN GLADIUS

du extremer Volltrottel!

Aber stinkendes Herzerl: Das mit der Apostrophierung "leichtgläubig-naiv" wird sich eine Dame, wie die Frau Resetarits, von einem unterklassigem Drecksack, wie dem hochstapelnden fibernden MI-6 Agenten sicher nicht gefallen lassen. So ein Arsch mit Ohren kann davon ausgehen, daß sie davon angetan sein wird, die Identität von einem derartigen Wixer herauszufinden und ihm eine auf die schmierigen Pratzerl geben zu lassen!
Der Meidlinger wird schon das seine dazu beitragen, daß die Spur aufgenommen wird. Verlaß dich drauf, Schleimer und Möchtegern-Agent!


hirnwix bobsch hirnwix
_________________
Das DÖW arbeitet mit einem Gemisch aus Lüge, Fälschung und Denunziation
Das DÖW erscheint in pseudowissenschaftlicher Aufmachung
Ich fordere: Der Gesinnungs-Freiheit eine Gasse
Nach oben
Benutzer-Profile anzeigen Private Nachricht senden
gladius



Anmeldungsdatum: 21.03.2004
Beiträge: 4408
Wohnort: Famagusta

BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 3:56 pm    Titel: Antworten mit Zitat

FuManChu hat folgendes geschrieben:
Und was steht da?
Die wenigsten hiel können tülkisch.
Mad Mad Mad


Auch der Trottel kann nicht türkisch!
Weil wenn er es könnte würde er nicht ein weiteres Urteil in das Forum hereinstellen, welches mir mit meinem Anspruch vollinhaltlich recht gibt!

Es ist dies, Gott seis getrommelt und gedankt, ein weiterer Beweis dafür, daß juristische Mühlen in Nordzypern langsam, aber zielsicher und gerecht mahlen. Damit ist weiters schlagend unter Beweis gestellt, daß die juristische Verwaltung dieses Landes die für Investitionen nötige Rechtssicherheit sicherstellt.
Aber für linke niederträchtige Drecksäcke, welche sich lediglich in voller Deckung als sogenannter "Gast" getrauen, ihre dreckigen Mäuler aufzureissen, sind das natürlich Bücher mit sieben Siegel. Solche Typen haben, wie hier ersichtlich, von nichts eine Ahnung, haben in ihrem Leben als ausgebildete Parasiten lediglich auf Kosten anderer gelebt, aber eines können sie: Wie Papageien Leuten grundlos Fremdenhaß, Nazismus, Faschismus und dergleichen vorwerfen, so diese verwerfliche Verhältnisse anprangern!
Das ist halt die Art von Leuten, die sich im Kot des Denunziantenstadels DÖW wohl fühlen.
Anständigen, moralisch einwandfreien Menschen stinkt es dort einfach zu viel!

guitar Mr. Green guitar
_________________
Das DÖW arbeitet mit einem Gemisch aus Lüge, Fälschung und Denunziation
Das DÖW erscheint in pseudowissenschaftlicher Aufmachung
Ich fordere: Der Gesinnungs-Freiheit eine Gasse
Nach oben
Benutzer-Profile anzeigen Private Nachricht senden
gladius



Anmeldungsdatum: 21.03.2004
Beiträge: 4408
Wohnort: Famagusta

BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 4:29 pm    Titel: Antworten mit Zitat

Na wo ist er den jetzt, der Arsch auf'd Erd und hochstapelnde MI-6 Agent aus der vollen Deckung der Anonymität?
Hat's ihm ebba die Red verschlagn und verkriecht er sich in eine Sickergrube, um dem Rückstoß zu entgehen?
Was seine glorreichen Bülderln betrifft und seine stinkigen Kommentare über eine Dame wie die Frau Resetarits:
Was der Trottel glaubt und anführt, es sei der "Gladius", ist in Wahrheit ein Mitglied des Lehrkörpers der Universität in Nikosia!
Bei mir liegt der Name auf, ich gebe ihn aber sicherlich nicht an ein Schwein (sorry ihr Schweine für den Vergleich!) wie diesen Angeber weiter!

hirnwix hirnwix hirnwix
_________________
Das DÖW arbeitet mit einem Gemisch aus Lüge, Fälschung und Denunziation
Das DÖW erscheint in pseudowissenschaftlicher Aufmachung
Ich fordere: Der Gesinnungs-Freiheit eine Gasse
Nach oben
Benutzer-Profile anzeigen Private Nachricht senden
MI-6
Gast





BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 5:41 pm    Titel: Depperl-Schatzerl Antworten mit Zitat

Voll-Depperl Gladius-Schatzerl: Deswegen brauchst du nicht hysterisch werden Laughing
Wie volldeppert du bist, zeigen deine angstschweißtriefenden Reaktionen.

Hier hast du den Text zum Bild du Weltvollkoffer Laughing
Warum glaubst, du mega-Samsonite, steht bei mir NICHT, daß Gladius=Kurti Schatzerl in der Mitte steht? Lies nach........

ABER FEIN, DASS DU DICH IMMER MEHR HINEINMANÖVRIERST Laughing Laughing

Schöne Grüße an das landesamt für Verfassungsschutz, deine Karin wird dir GANZ sicher NICHT aus der Scheisse helfen können. Laughing Laughing Laughing



Birinci Medya Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı Ertan Birinci Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bulunan Avusturyalı Avrupa Parlamentosu Bağımsızlar Grubu Milletvekili ve aynı zamanda Kültür Komitesi Üyesi olan bayan Karin Resetarists onuruna YDÜ Konuk Evinde öğle yemeği verdi.

Yemekte ülkemizi Avrupa Parlamentosunda temsil eden CTP milletvekili Özdil Nami, UBP milletvekili Hasan Taçoy, Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş, Yakın Doğu Üniversitesi Milli Kütüphane Müdürü Tümer Garip, Cumhurbaşkanlığından Deniz Birinci, Dışişleri ve Savunma Bakanlığından Buket Kop ve uzun yıllardır ülkemizde yaşayan Avustralyalı Kurti Schatzerl ile bayan milletvekilinin çalışma arkadaşları da hazır bulundu.

Avrupa Birliği parlementerinin ülkemizi daha yakından tanımak için yaptığı bu ziyaret, son derece faydalı geçti. Yemek boyunca ağırlıklı olarak siyaset konuşuldu. Parlamenterlerimiz tarafından bayan Karin Resetarists’e özellikle Güney Kıbrıs’ın AB’ ye girişinin ardından adanın her iki tarafında yapılan referandum, ortaya çıkan durum, halen Türklere uygulamakta olan ambargo ve izalasyonlar, kısaca adada gelinen son durum ve ileriye yönelik Türkler lehine atılabilecek olumlu adımlar ve uygulanması gereken strateji hakkında bilgi sundular. Birçok konuda fikir alış verişinde bulunuldu.Yakın Doğu Üniversitesi Konuk evinde son derece sıcak ve olumlu bir havada gerçekleşen yemeğin ardından Yakın Doğu Üniversitesi Rektör yardımcısı Profesör Hüseyin Gökçekuş’un ofisinde toplantıya devam edildi.

Profesör Gökçekuş, Kıbrıslı Parlamenterler Özdil Nami, Hasan Taçoy, Avrupa Parlamentosundan Karin Resetarits ve beraberindekilere yaptığı konuşmada Üniversiter yaşamın ülke açısından ne denli önemli olduğunu, Kıbrıs Türkünün geleceğinin üniversiteleriyle birlikte şekillendirileceğini, gelişen ve değişen dünya koşullarında üniversitelere büyük görev düştüğünü, üniversitelerin en önemli stratejik unsur konumuna geldiğinin altını çizdi.

Yakın Doğu Üniversitesi’nin bu kadar kısa süre içerisinde 44 yabancı ülkeden 11000 öğrenciyi bünyesinde barındırıyor olması yanında, sahip olduğu altyapı hoca kalitesi ve eğitim düzeyinin ne denli yüksek olduğu, bugüne değin düzenlemiş oldukları yüzlerce ulusal bilimsel kültürel ve sportif faaliyet yanında, onu aşkın uluslararası kongrenin düzenlenmiş olmasının ülke açısından çok büyük önem taşıdığını, bunun ise siyaseten olmasa da ülkenin bilimsel ve akademik açıdan dünya tarafından “tanınmışlığın bir ifadesi” olduğunu vurguladı.

Kıbrıs konusunda Kıbrıslı Türklerin haklı davası karşısında olumlu sonuca ulaşmak, kalıcı bir barış ve antlaşma için üniversite olarak başta Kurucu Rektör Dr. Suat Günsel ve kendilerinin üstlerine düşeni yaptıklarını Yakın Doğu Ailesi olarak bunun bilinç ve sorumluluğunu taşıdıklarını kaydetti.

Yakın Doğu Üniversitesi Rektör’de kaydedilen gelişmenin mükemmellik ve hızının kendilerini gururlandırdığı kadar Yabancı Büyükelçi ve diğer ziyaretçilerini ise hayretler içinde bıraktığını belirten Profesör Gökçekuş, “UNOPS Başkanının YDÜ’yü ziyareti sırasında YDÜ’yü Kanadadaki Quins üniversitesine benzettiğini ancak onların YDÜ’nün şuan sahip olduğu alt yapı ve mükemmelliğe 150 yılda ulaşabildiklerini belirttiğini söyledi”.Profesör Gökçekuş; “Dünyadaki Üniversiteler arasında 152’inci sırada yer alan Kanada’nın Quins üniversitesine benzetiliyor olmanın bizlerin YDÜ olarak dünyadaki ilk 500 Üniversite arasında yer alma hedefimizin ne denli ciddi ve inandırıcı olduğunun en açık bir ifadesidir” dedi.

Birinci Medya Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı Ertan Birinci yapılan toplantının ardından, KKTC’ li ve AB Parlamenterine teşekkür ederek , “isteklerimizin çok fazla değil sadece eşit statü istiyoruz. Özellikle sporda ülkemize uygulanan ambargolar insanlık ayıbıdır, kabul edilemez”dedi. Daha sonra AB Milletvekili bayan Karin Resetarists beraberinde gelen Avustralyalı çalışma grubuna YDÜ Rektör Yardımcısı Profesör Gökçekuş ve Milli Kütüphane Müdürü Tümer Garip YDÜ Kampüsünü gezdirilerek, Milli Kütüphane, Spor ve Sağlık Merkezi ile Olimpik Kapalı Yüzme Havuzu hakkında ayrıntılı bilgi verdiler.YDÜ kampüsünün gezilmesinin ardından, özellikle Kütüphanenin ihtişamı karşısında AB Parlamenteri Avusturyalı bayan Karin Restarits “Gördüklerim karşısında çok etkilendim kampüsünüz, özellikle de Kütüphaneniz tek kelimeyle muhteşem. Avusturya’da bile böyle üniversite ve kampüs bulamazsınız” dedi.



MI-6 auf den Spruen von Kurti Schatzerl alias Gladius Cool
Nach oben
kebab-joe
Gast





BeitragVerfasst am: Mi Apr 12, 2006 6:03 pm    Titel: Antworten mit Zitat

hmm,

und wer übasetzt ma des Question
Nach oben
Beiträge der letzten Zeit anzeigen:   
Neues Thema eröffnen   Neue Antwort erstellen    www.meidling-forum.at Foren-Übersicht -> KLAGE GEGEN USER DES MEIDLING-FORUM ? Alle Zeiten sind GMT + 2 Stunden
Gehe zu Seite 1, 2, 3, 4, 5  Weiter
Seite 1 von 5

 
Gehe zu:  
Du kannst keine Beiträge in dieses Forum schreiben.
Du kannst auf Beiträge in diesem Forum nicht antworten.
Du kannst deine Beiträge in diesem Forum nicht bearbeiten.
Du kannst deine Beiträge in diesem Forum nicht löschen.
Du kannst an Umfragen in diesem Forum nicht mitmachen.


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group